Wednesday, September 26, 2007

90'lar .... :)

Günlerdir yerlerde sürünen tansiyonum beni yanına çekmeye çalışsada ona teslim olmayacağım şeklinde direniyorum... Sürekli günlerdir yazamadığım düşüncesine de sinir olmuşken biz 90'ların çocuklarıyla ilgili bir mail geldi bende hemencik paylaşmak istedim...

Ben avucuma tutkal döker nazikçe kaldırmayı elimin içindeki çizgilerin zar gibi ortaya çıkmasını çok severdim :D

Okuyun bakalım kendinizden neler bulacaksınız, neler ilave ediceksiniz....

  • Süper Baba'nın müziğini flütle çalmışsanız
  • LC Waikiki veya benetton tüm renkleriyle kıyafetlerinizde önemli markalar olduysa...
  • SHOW TV'nin müziğini hala hatırlıyorsanız dup dıbu dıp dıp dıbı dıp dum...
    Tabi ki bir de :İyi TV eyç bi bi, eyç bi bi iyi TV
  • Önce hüplet sonra gümlet' hayat felsefeniz olmuşsa
  • Bizimkiler dizisi ertesi gun okul oldugunu bi sureligine unutturduysa
    Parliament pazar gecesi sinemaları müziğini duyduğunuzda içinizde hala garip duygular uyanıyorsa (yarın okul var hüznü, ailenin seni yatırıyor olmasına duyduğun kızgınlık, o güzel mavinin romantizmi...)
  • Polis Akademisindeki her sesi çıkaran adama hayranlık duyuyorsanız
  • Elm sokağında kabus yüzünden hala yatağın altına bakmaktan korkuyorsanız
  • Chucky yüzünden en sevdiğiniz oyuncağınızı bile göz önünden kaldırmışsanız
  • Okulda coca-cola kutusunu ezip mac yaptiysaniz (kızlar yan yatırıp üstüne tam ortasına ayagı yerlestirip ustune basıp yururlerdi, topuklu ayakkabı gibi olurdu)
  • Apartmanin altindaki zil veya taksi diafonuna basmak müthiş heyecanlı bir yaramazlıksa
  • Dört tekerlekli ayakkabının üstüne takılan patenlerden sonra roller bladeler size büyüleyici geldiyse
  • Bakkala gönderilmenin en güzel yanı küçük sarellenin dibini minik plastikkaşığıyla kazımak veya leblebi tozu yiyip konuşmaya çalışmaksa
  • Aterideki ördek vurmaca oyununda silahın nasıl çalıştığına hala kafa yoruyorsanız
  • Işıklı spor aykkabılar hava atmanın önemli bir unsuruysa
  • Bayramda harçlıklarla aldığınız ilk şey kinder süpriz yumurtasıysa(kağıdını tırnakla yırtmadan dümdüz yapmak da sabır ister doğrusu) (ben abimle birlikte çatapat diye bişi alırdım, duvara sürterek kıvılcımlar çıkarırdı :D )
  • Clementine sizde derin izler bırakmışsa (bugun gibi hatırlıyorum sözlerini, tek kelime fransızcam olmasada :D )
  • Kasete kayit yapilabilmesi icin alt tarafinda bulunan karelerin bantla kapatilmasi gerektiğini öğrenmenin önemini biliyorsanız
  • Commodore 64'de tornavidayla kasetin kafa ayarını yaptıysanız
  • Anne saat kaç, simiiit, birdir bir, çay kahve gazoz, akşam ebesi, dansa davet, çatlakpatlak, yakan top gibi kalabalık oynanan sokak oyunlarından sonra anneniz sizi balkondan yemeğe çağırmışsa
  • Bandıra bandıra ye beni' şarkısını hızlı söylemeye çalıştığınız günler varsa
  • Rönesans sanatçılarını ilk kez Ninja Kaplubağaların ismi olarak tanıdıysanız
  • Tele On diye bir kanalı hatırlıyorsanız
  • Haftasonları çizgi film izlemek için erken kalkmanın ne demek olduğunu biliyorsanız
  • Beğenseniz de beğenmeseniz de tüm çizifilmleri art arda izliyorduysanız
  • Seden Gürel'in neden öyle giyindiğini şimdi sorguluyorsanız
  • Müzik yelpazesi hayatınıza büyülü yabancı müzisyenler kattıysa
  • Tetris'i süper hızla oynayabiliyorsanız,
  • MIRC ergenliğinizin önemli bir parçası olmuşsa(a/s/l ne demek biliyorsanız)
  • ICQ nun 11 haneli rakamını ezberlemeye çalışmışsanız.
  • Pili bitmesin diye kasetleri kalemle havada sarmışsanız,
  • Çizgifilm şarkılarının ingilizce veya japonca olsa da ezberlemişseniz
  • Kokulu silgiye, deftere, kaleme harçlığınızı yatırdıysanız.
  • Eti Puf, ABC, Balık Kraker, Negro, Bonibon, Topitop, Yumiyum...vbçok seviyorsanız ve her zaman yeme kabiliyetiniz varsa
  • Küçük bir kızken Sindy ile Barbie'yi karşılaştırıyorduysanız
  • 'Hey Corç versene borç' deyince cevabı hemen yapıştırabiliyorsanız
  • Macarena dansını yapabiliyorsanız
  • TV den çekilmiş çizgifilmli sayısız kere izlediğiniz VHS leriniz varsa
  • Telefonların jetonla çalıştığını hatırliyorsanız
  • İstop diye bağırdığımızda renk yakalamaya çalışırken onun aslında stop olduğunu uzun zaman önce çözmüşseniz
  • Saçları renkli ve uzun patlak gözlü çirkin trolleri bile bir furyada satın almışsanız. (Benim için hala çok özeldir kendileri)
  • Capri Sun ın reklamı ve melodisini hatırlıyorsanız.
  • Power Rangers'ın renklerini hatırlıyorsanız
  • Mc Donalds a gitmek için ailenize yalvardıysanız
  • Olacak O kadar, Yasemin'in penceresi, Hadi Anlat Bakalım, Adam Olacak Çocuk, Saklambaç.. gibi programları hatırlıyorsanız.
  • Lambada'nın müziği kulağınızda çalabiliyorsa
  • 'Nereye çufçufluyoruz'un kimin dediğini biliyorsanız.
  • Sayısız joystik kırdıysanız ve gün gelince artık joystik satılmadığını fark ettiyseniz
  • Fame City cennetle eşdeğerse
  • Uhuyla oynamanın zevkini biliyorsanız
  • Kolalı jelibonun önce kapağını yediyseniz annenizin poşetler dolusu taso,misket, sporcu kağıtları, gazoz kapaklarını attığını öğrenince ağladıysanız
  • Peçete, kağıt, poşet vb... koleksiyonu yapmışsanız
  • okula siyah önlükle gitmek
  • Kayahan, Nilüfer, Sezen aksu, Baris Manço ile büyüdüyseniz!!!!
  • Acidçi misin metalci mi dediyseniz...
  • Moruk - herıld yani dediyseniz....
  • Ne sorusuna zonk cevabi vermekten zevk duyduysanız,
  • Büyüteç ile kagit yakıp, siyah kagitlarin beyaza oranla daha kolay yandigini kesfettiyseniz...

Monday, September 17, 2007

Paris notları

Hiçbirşey düşünmeden çıktım yola, tek bildiğim gitmem gerektiğiydi!

Nasıl olucak, ne olucak bir önemi yoktu hiç... Bir planım vardı ve asla iptal etmeyi yada ertelemeyi istemiyordum...

Harikaydı!

''İyi ki yapmışım!'' isimli listemde üst sıralara yazdım Paris'i :)

10 günüm daha olsa harika olurdu! Nerede olduğunu bilmeden ve hiç önemsemeden gezmekten inanılmaz keyif aldım... Elimde harita, istediğim heryere gitmeyi başardım! Konuşmazlar dedikleri Fransızlarla hiç sıkıntı yaşamadım, aksine çok keyifli diyaloglar geçti aramızda :D
Fauchon isimli çok şık bir pastane(-şarküteri)de 4 kişinin oturduğu bir masaya oturarak harika bir sohbet yaşadım! Solumda oturan bayan poşetlerimin yere düşmesiyle bana takılmaya başladı, çok keyifli bir sohbet başladı. Türk olmama anlayamadığım tepkiler verdiler genelde! Hani uzaylıyım demedim ki! woooow kıvamında bir sesten sonra;- ülken harika, İstanbul büyüleyici, Kapadokya şöyle güzel.... gibi harika şeyler söylediler...

Sonra sağımda oturan iki Fransız bayan da sohbete katıldı, böylece 5 kişi Türkiye ağırlıklı bir sohbet oldu...

Bir günde metroda otururken göz ucuyla çok yakınımda bir hareket farkettim ve fırladım hemen! Annem yaşlarında öğretmene benzeyen bir bayan ne oldu der gibi baktı gülümseyerek...
- 'Fare ' dedim...
- Nerde?
- Orda!
- Çok çok küçük ...
- Ama fare!
- Metroda çok normal !!!!

Ve yine nerelisin sohbeti, İstanbul sizin nehir çok güzel, ah bizim ki boğaz :)
Bir de kayalar gördüm ben evet orasıda Kapadokya... ay yaaa Kapadosyaaaa şeklinde çok zevkliydi bu sohbetler :P

Ben Kapadokya konusunda sesliğimi koruyup hala görmediğimi söylemedim! Bu kış ilk gitmek istediğim yeri biliyorum yani :P

O kadar çok yürüdüm ki, akşam yattığımda bacaklarımı hissetmiyordum! Metroyu kullanmadan heryeri görmek istediğim için saatlerce yürüdüm... Baktım bu iş böyle olmayacak, evet buraları gördüm artık yürümemek gerek deyip metroyu kullanmaya başladım. Hatta nerede aktarma yapmam gerektiğine kendim karar vericek noktaya bile geldim :)


İlk gün Türklerle karşılaştım. Ayaküstü sohbet ederken nerden-nereye yürümek gerek şeklinde elimizde haritalarla yol ararken 'Unesco Dünya Barış Yılı'' konseri için geldiklerini söylediler. Birlikte Louvre Müzesine yürüdük ve gezdik.Ertesi gün konser verdi, semazenler eşliğinde. Davet ettiler, tabiiki gittim! Çok izlemek istediğim birşeydi ve ne ilginçtirki Fransa' da izleme şansım oldu! Aralık ayında Konya'da bir organizasyon olucakmış. Tarihini buradan yazarım ilgilenenler için...


Louvre Müzesi çok güzeldi, söyledikleri doğruysa her bir eserin önünde 30 saniye kalarak tüm müzeyi gezmek 4 ay sürermiş! Biz saatlerce gezdik, bildiğim sevdiğim tabloların orjinallerini görmek çok güzeldi. Heykeller ise olağanüstü güzeldi! Tekrar gitsem Paris'e yine bir günümü buraya ayırırım!


Yorgunluktan bitmişken İslam Eserleri'nin olduğu bir salonu duyduk ve tabiiki orayıda görmeden çıkamazdık! O kadar çok İran, Mısır gördüm ki e hani nasıl yani derken nihayet büyük bir salonda İznik Çinileri, Türk Halıları gördük...

İşin komik yanı, bu kadar dünya insanını ağırlayan bir müze, hatta şehir asla ingilizce bir bilgi yazmıyor hiç biryerde!


Müzeler, kiliseler, sokaklar heryer çok güzeldi...


Notre Dame Katedraline iki defa gittim. Cumartesi çok çok kalabalıktı, ama yine de çok huzurluydu...



Uzun yürüyüşlerden birinde Diana'nın trafik kazası geçirdiği alt geçide geldim! Ölüm yıl dönümünün üzerinden bir hafta geçmişti sadece ve çiçekler hala duruyordu!


Herkes heryerde bisiklet kullanıyordu, buna bayıldım. Üstelik bisiklet istasyonları var, kredi kartınla bisiklet alıp şehrin diğer ucunda bırakabiliyorsun. Taksi bulmanın bu kadar zor olduğu şehirde eşsiz bir çözüm geliştirmişler. Unesco' ya gitmek için taksi bulmak inanılmaz zordu!


Eiffel Kulesi'nde en yukarda neredeyse herkes Türk'tü :) Yukarıdan manzara çok güzeldi... Hiç yükselti yok, bu çok ilginçti. İstanbul'dan sonra düz şehirler bana tuhaf geliyor...



Gece çektiğim fotoğrafları çok sevdim, minik treepodumu yanıma almayı unutmasaydım eğer hiç titrememiş harika fotoğraflar çekebilecektim. Bir dahaki sefere artık :)



Trafikte sevimli bulduğum bir başka minik ayrıntı, yayalar için kırmızı yanarken normal bizdeki gibi.Ama bekleme süresinin uzun olduğu yerlerde kırmızı adamın elleri belinde :) Çok uzun yürüyünce bu ayrıntıyı farkedip hemen oturacak yer bakabiliyorsun...


Daha anlatabileceğim neler neler var ama yeter, ben yine gitmek istiyorum...


Amsterdam' a mesela :)

~mrl~

Monday, September 10, 2007

Je T'aime Paris :)


Zaman öyle çabuk geçti ki!
Elimde haritam, cebimde metro biletlerim ve dilinden hiçbirşey anlamadığım ülkeden Paris'e aşık vaziyette ayrıldım :)

Hava inanılmaz güzeldi, bir ön hediye gibiydi aslında!
Bugün yapılacak çok ama çok işim var :D

Benim gözümden Paris yakında burada...

~mrl~

Monday, September 3, 2007

leyleklerden sonra sıra bende ...





Birkaç gün buralarda olmayacağım...

Biraz uzaklara gidip, kuleye çıkacağım...


Kendinize iyi bakın :)

~mrl~